25 Nisan 2010 Pazar

Nizamettin Mollasalihoğlu-Yazı

.

.
Şiir olup, şair yazmak!
.
Dostlarımla ilgili hayal kırıklıklarımda çok müthiş travmalar yaşıyorum.
Değer verdiğim şeyin değersiz olduğunu anlamak çok geriyor beni.
O yüzden tepkimi de kontrol edemiyorum.
Bu ortam içinde karşımdaki değersize göstermiş olduğum aşırı tepki başkalarının gözünde onu değerli hale getiriyor.
Zamanla bu sıkıntıdan kurtuluyorum ama tepkim neticesinde karşımdakinin ne boyuta ulaştığını da görüyorum.
O zaman, “lanet olsun, ben böyle niye yaptım” deyip, hayıflanıyorum kendi kendime ama iş işten geçmiş oluyor.
Dünyanın birçok ülkesinde siyasiler, işadamları, sanatçılar karikatürlerinin çizilmemesini kendilerinin başarısızlığı olarak yorumlarlar.
Çünkü lehte veya aleyhte çizilmiş iyi bir karikatür kendileri için iyi bir reklam olduğunu bilirler.
Yukarda bahsettiğim ortam içinde tepki olarak karikatürü kullandığımda oldu.
Değersizler için değerli bir sanat olan karikatürü kullandığım için karikatür sanatından özür diliyorum.
Karikatür sanatına bu kötülüğü yaptığımı geçte olsa anladım.
Bundan böyle ne şartta olursa olsun çizgimi kalitesizler için sadece ve sadece sınır olarak çizeceğim.
“Başka türlüsü çizgi ve karikatüre hakarettir” diyorum.
Her neyse, bir zamanlar karikatür adına vermiş olduğum ve yukarda ifade ettiğim şekilde ki mücadelemde, biraz fazla abartma dışında, ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı.
Ben o zamanlar, "karikatür dalında donanımı olmayanların karikatür jürisi oluşturduğunu" söylüyordum.
Şimdi aynı şeyleri şiir konusunda şairler söylüyor.
Trabzon Belediyesinin düzenlemiş olduğu şiir yarışması için oluşturulan jüriye şairlerden, “şiirin “Ş” sini bilmeyenler nasıl şiir yarışması jürisi olurlar?” tepkisi geldi.
Evet, arkadaşlar, siz “şiirin ‘Ş’ sini bilmeyenler nasıl şiir jürisinde yer alır?” diye soruyorsunuz ya; bende, “ Karikatürün “K” sini bilmeyenler nasıl karikatür jürisinde yer alıyorsa o şekilde yer alıyor” diyorum.
Yetersiz olan bir jürinin, nasıl karikatür yarışmasında "ödül dağıtımını yaparken, bilmeden haksızlık yapacağı" endişesini taşıyor idiysem, sizinde endişenizin bu olduğunu çok iyi biliyorum.
“Bu yarışmaya katılacaktım ama bu jüriyi gördükten sonra katılmayacağım” diyenlerin olduğunu da duydum.
Ha birde “demedi” demeyin, tepkilerinizde biraz daha ileri giderseniz, olayı “kişilik haklarına saldırı” olarak adlandırıp, mahkemeye gidebilirler.
Bu onların karşı tarafı yıldırmak için yaptıkları en güzel iştir.
Ayrıca “eser üretmekten” bahsediyorsunuz.
Yahu kardeşim üretiyoruz da ne oluyor?
Belediye, bırak şiir yarışması jürisine daveti, karikatür jürisine bile davet etmiyor!
Bu işler anlaşılan lobi faaliyetleriyle yürütülüyor.
Eser üretenler bu manada lobi faaliyeti içinde olmadıklarından donanımları eksik oluyor, demek ki.
Şair arkadaşlar,
Yönetimler kendilerine uyacak sanatçıyı da, zanaatçıyı da bulurlar.
Ondan hiç endişeniz olmasın.
Demek ki sizler onların kriterlerine uymamışsınız.
Bizim uymadığımız gibi.
Belki bir gün “şiir olup şair yazan” değil de “şair olup şiir” yazan sanatçılarla çalışacak yöneticiler çıkar.
***
Efendi olmak için olmalı önce köle
Hart diye ısırık atmalı dün öptüğün ele
Çaktırmayacaksın gidişini karda yürüsen bile
Her telden çalacaksın alınca sazı ele
***
Şair arkadaşlar, lütfen “karikatürist ne anlar şiirden?” deyip, hem karikatürist olup hem de şiire gönül ve emek veren sanatçı arkadaşlarımıza haksızlık etmeyelim.
Bakın yukarda ki dörtlüğe, ben yazdım, olmadı mı?
“Oldu da, biraz çakma oldu!” dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Bunun arkasından “yağdı yağmur, çaktı şimşek… !” tekerlemesini de söylemezsiniz umarım.
Söylerseniz de söyleyin canım, ne şairlikte, nede şiir jüriliğinde gözüm var.
“Kim hak ettiyse ona söylendi” der geçerim.