13 Eylül 2008 Cumartesi

Nizamettin Mollasalihoğlu-Yazı

Kene mi yılan?

Ömrü sürünmeyle geçen, hikâye ve masallardaki kötü kimlikli yaratık…
İnsanoğlu kötü şeyleri tasvir etmek için hep onu malzeme olarak kullanır, bilerek veya bilmeyerek.
Onun kötü kimlik hikayesi, cennet bahçesinde şeytanın yılan kılığına girip Adem ve Havva’ya elma vermesiyle başlar.
Canlılar içerisinde en mazlum olan yılan, atasözü ve deyimlerde bile darbe üstüne darbe alır.
Çok inat bir hayvan olduğunu ispatlamak için de “tatlı söz yılanı deliğinden çıkartır” demişiz çok bilmişçesine.
Hatta bazı bölgelerde insanlar, yılanlar kendilerine yapılan haksızlığı bilinçaltında saklayıp
İntikam bile aldığını söylerler.
“Yılanların öcü” ifadesinde olduğu gibi…
Aynı arabada seyahat ettiğimiz orman mühendisi dostumuz, yolun üzerinde kıvrıla kıvrıla giden yılanın üzerine direksiyonu kıran sofora, “Allah aşkına ezme” Diye bağırır.
Şoför denileni yapar. Ölümden kıl payı kurtulan yılanda kıvrıla kıvrıla ormana girer ve gözden kaybolur.
“Biliyor musunuz arkadaşlar yılanları en fazla insanlar öldürüyorlar” diye söze başlar mühendis dostumuz.
“Sorarım, hiç yılan ısırmasından ölen insan duydunuz mu? Duymuşsanız da muhtemelen üzerine basıldığı veya saldırıya uğradığı içindir. Taşıdığı zehir’i kendini savunma ve avlanma dışında asla kullanmaz. Ormanlar ve bağ bahçe için en faydalı hayvandır” ifadeleriyle konuşmasına devam etti dostumuz.
Gerçekten yılan, dostumuzun bahsettiği gibi tehlikesiz ve faydalı bir hayvan mıdır?
Hâlbuki kötü ve art niyetli insanları karikatürlerimizde tasvir ederken yılanı kondurup kolayca çıkıyorduk işin içinden.
Hele o çatal dili yok mu, karikatürlerde de kötü sözü temsil eder.
Sevmediğin siyaset adamına koy çatallı dili, sevenleri üzülsün, sevmeyenleri ve tarafsızlar tiksinsin.
Geçen gün bahçede çalışırken yılanla karşılaşan ve onu vurup bir sırığın ucuna sokup bayrak gibi yere diken, gazi edalı amcaya sordum,
“Diğer yılanlara ‘benim karşıma çıkarsanız sizinde sonunuz bu olur’ mu demek istediniz bunu yapmakla? Hem bu hayvan sana ne etti ki?”
“Yo, ne bileyim işte, tiksiniyirum bu hayvandan uşağum”
“Kene’den tiksinmiyor musun? O kadar insanın ölümüne neden oluyorlar amca”
“İyi ama onlari göremeyirum ki”
Anlaşılan o ki insanlar; faydalı, faydasız fark etmez, tiksindikleri ve tırstıkları şeylere karşı akıl almaz içgüdüler oluşturuyorlar.
Yılana sormuşlar,
“Bu kadar uzun yaşamanızın sırrı nedir?”
Oda cevap olarak,
“Aslanın ininde yaşadığımdan olsa gerek” demiş.
Demek ki yılana kendisini korumak için zehri bile yeterli olmuyormuş!
İlerlemesi için kıvrıldığına bakmayın, aslında yılan dosdoğru bir hayvandır.
Yılanla ilgili hiçbir güzel söz sarf etmeyen insan,
Kendisi için ne kadar gerçekleri ve doğruları dile getirmektedir.
Hak etmediği bühtan, çamur, iftiraya maruz kalan çevre dostu için
kısaca “Sev seni seveni hak ile yeksan(tabana inerek eşit duruma gelmek) ise sevme seni sevmeyeni mısıra sultan ise!” diyelim.
.
Nizamettin Mollasalihoğlu