23 Ocak 2008 Çarşamba

Nizamettin Mollasalihoğlu-Yazı


Sahibinin sesi

Televizyonda seyrettiğim sanatçı konuyu taş plaklara getirir ve nostalji takılmaya başlar. Aklıma hemen o plakları gördüğüm ilk gün gelir.
Komşumuz, tarlasının daha verimli olması için köyün gençleriyle birlikte çimenlik olan arazisini çapalamaya başlar. O gençlerden biri hem çapalamak hem de müzik dinlemek amacıyla müzik çalan cihazını da yanına getirmiştir.
O zamanın gençlerine göre çocuk olan bizler çapa yapan gençlere doğru yanaştığımızda o cihazdan “beyaz atlı şimdi geçti buradan...”nameleri yükseliyordu.
Çelik çomaktan dönen biz çocukların hayli ilgisini çekmişti o cihaz. O zamana kadar sadece radyoyu biliyor ve dinliyorduk.
Yaklaştık, selam verdik ve oturduk.
Yüksel Özkasap'ın “beyaz atlı” türküsünü büyük bir huşu içinde dinledik.
Çocuklar hep kurcalamaya meraktır ya, kenarda duran CD kutusunu aldım ve üzerindeki yazıları okumaya çalıştım. “Plak” yazıyordu, “Sahibinin Sesi” yazıyordu, “Yıldıray Çınar ve şarkıları” yazıyordu CD’nin üzerinde.
Daha sonra öğrendim ki teknoloji gramofondan sonra plakları üretmiş ve insanlığın hizmetine sunmuştu.
Öğrenemediğim tek şey vardı oda bu gramofon ve plakların üzerlerinde dönen siyah CD’lerin(plak) üzerindeki "sahibinin sesi " ifadesi ne anlama geldiğiydi. Bunu öğrenmek bu güne nasipmiş diyerek google’ye “sahibinin sesi” yazıyorum, karşıma bazı açıklamalar ve yorumlar çıkıyor. Bu yorumların birinde,
“Bence bu köpek; sahibinden bir biftek veya kemik almak için her türlü yalakalığı, şaklabanlığı yapan adi, şerefsiz ve ödlek bir pire torbasıdır. Ayrıca, zoru görünce ağzından çıkardığı söze piç muamelesi yapan ödlek ve korkak insanlar içinde söylenir bu laf.” diyordu yorumcu.
“Sahibinin sesini” ifadesi açıklığa kavuştu mu?Mutmain oldum mu?
Amaaan boş ver. Benim için güzel bir nostalji oldu işte.

Nizamettin MOLLASALİHOĞLU

ŞİŞMANOĞLU
Şişmanoğlu, Rusya ve Türkiye arasında tır ile yük taşımacılığı yapmaktadır.
Bir gün Rusya dönüşünde Hopa’ya yakın dinlenme tesislerinde mola verir. Yol yorgunu Şişmanoğlu o akşamlık orada konaklayacak ve istirahat edecektir.
Bu arada kendini kabadayı zanneden bölge sakinlerinden bir vatandaş oradakilere;
Tırın sahibini ve nerede olduğunu sorar.
Tır sahibinin Of ’lu olduğunu ve otelde istirahat ettiğini öğrenen
Haraççı; Bizim Of ’lunun duyabileceği şekilde aslan gibi kükreyerek, derhal yanına gelmesini ister.
Gürültüye uyanan Şişmanoğlu, bakar ki tırının yanında bazı kişiler ağız münakaşası yapmaktadır. Hemen aşağı iner ve ağız münakaşası yapanların yanına gelir.
Şişmanoğlu, gürültünün nedenini sormaya kalmaz,
problemi çıkaran genç adam Şişmanoğlu’ndan beş yüz dolar ister.
Şişmanoğlu sinirlendiğini belli etmez ve olaya mizahi yönden yaklaşır ve “Hemşerum; Parayı vereyim vermesine ama sakın ola haraç verduğumi bizim Oflilar duymasun” der.
Haraççı kükreyerek,
“Bana ne ulan! Duyarsa da verecesun duymasa da verecesun” der.
Şişmanoğlu parayı vermekten başka çıkış yolu olmadığı hissini uyandırarak;
“Dur o zaman arabadan parayi getureyim.” Der.
Para alma bahanesiyle tıra girer. Kurbanda kullanmak üzere Rusya’dan satın aldığı ve arkasına gizlediği satırla adamın yanına geri döner.
Haraççı,
“Sökül paraları” demeye kalmaz bizim Şişmanoğlu;
Sakladığı satırı adamın kafasına doğru olanca hızıyla sallar.
Haraççı kafasını eğerek mutlak bir ölümden kurtulur. Uyanık haraççı kaçmaya Şişmanoğlu da elinde satır peşinden koşmaya başlar. Adamı öldürmeyi aklına koyan Şişmanoğlu yorulunca takip etmeyi bırakır. Ama bizimki adamın kimliğini ve adresini öğrenir.
Şişmanoğlu Of’a gelir ama yemek yerken, çay içerken, arkadaşları ve çoluk çocuğu ile sohbet ederken hep bu konu aklına takılmaktadır. Ve sonunda aklına koyar, silahını alır, otomobiline atlar ve adamın adresine doğru yola koyulur. Gittiği adres bir köydür. Köyün meydanı da o gün çok kalabalıktır. Bizimkini orada tanıyanlar çıkar,
“Şişmanoğli hoş geldun. Sen buralara gelur miydun? Yoksa bir durum mi var?” diye sorarlar.
“Hoş bulduk sağ olun, herhangi bir durum yok. Kel Sait’ten alacağum var oni almaya geldum. Hem ha bu kalabalukta ne böyle?” diye de sorar.
“O araduğun adam var ya işte onun cenazesi var. Trafik kazasında öldi. Bu kalabalukta onun içun” derler.
Şişmanoğlu şok olmuştur. Daha fazla bir şey konuşmadan “Allaha ısmarladuk” der ve arabasına biner uzaklaşır oradan.
Giderken arabasında mırıldanır Şişmanoğlu;
“Ey Allahum sen ne büyüksün, bu aciz kuluni ne büyük beladan kurtardun”
Nizamettin MOLLASALİHOĞLU